Sırrımıza ortak, yolumuza revan,

aşkımıza tanık olun...

Kökler ve Kanatlar

Bizim geldiğimiz topraklarda, Anadolu’da ağaçlar ayakta ölür. Buralarda öyle değil, ağaçlar kökünden devrilir, uzanır boylu boyunca toprağa. Bu topraklar ağaçların köklerini derinlere salmasına izin vermez, yüzeyde tutar, sürekli bir emanet hissi yaşatır.

Havasından mıdır, suyundan mıdır, toprağından mıdır bilinmez, biz de tam 63 yıldır bir türlü kök salamadık bu topraklara. Ya toprak izin vermedi bizim kök salmamıza, ya biz müsait değildik başka topraklara kök salmaya…

Biz buraların yabancısıyız sonuçta. Ev bizim, mahalle bizim, mezarda yatan ölü bizim ama yine de yabancısıyız ağaçların ayakta öldüğü toprakların...

Ve her yıl yeniden, diri tutmak için bedenimizi, yola çıkarız köklerimize doğru. Göçmen kuşlar ya da doğduğu su kaynağına doğru akıntının tersine son yolculuğuna çıkan balıklar gibi. İnsan ırkının belki de tarihte bir eşi daha olmayan özel bir göç yolculuğudur bu. Aklın değil duygunun, beynin değil kalbin rehberlik ettiği her yıl tekrarlanan, "bedeli ağır" bir göç yolculuğudur bu.

Bir zamanların "misafir işçi-göçmenlerinin; köklerinden kopmama, yeni diyarlarda kaybolmama, yeni yerliler olmama mücadelesidir. Belki de tarihi göçlerle dolu bu milletin "diaspora" olmamak için direnişidir. Belli olan tek şey ise, yurtdışında yaşayan insanlarımızın Türkiye'ye olan karşılıksız aşkıdır...

Yanınızdan geçip giden yabancı plakalı lüks bir araçtır sizin gördüğünüz belki ama aslında her birinin hikayesi filmlere, romanlara konu olacak kadar derin, anlatılmaya değer ve özgündür. Herkes aynı yolu gider, aynı şeyleri yaşar ama herkesin hikayesi farklıdır. Yeter ki siz, misafiri olun bu yolculuğun ve kulak verin yolculara...

Siz hiç kendi evinizde misafir oldunuz mu? Kimlik ve aidiyetiniz tartışma konusu yapıldı mı? Hem yaşadığınız ülkede hem ana vatanınızda “yabancı” oldunuz mu? Binlerce kilometre öteye kök salmak nedir bilir misiniz? Ve kanat çırpmak her yıl demirden kuşlarla sılaya doğru günlerce, hiç düşündünüz mü?

Bir “kapı” düşünün. Hem hayatınızın en mutlu günlerine açılsın, hem en büyük hüznünüze aralansın. Üstelik milyonlarca kalbe aynı duyguyu 60 yıldır yaşatsın. İşte orası TÜRKİYE’NİN KAPISIDIR. Adı bazen Kapıkule bazen İpsala bazen de Hamzabeyli olur. Geleni mutlu, gideni mahzundur...

İZİN YOLU SETİ - İZİN YOLUNUN TANIKLARI - BELGESEL SERİSİ - TÜRKİYE AŞKI FESTİVALLERİ - FOTOĞRAF YARIŞMASI

BİR

İZİN YOLU SETİ

"REHBER, HARİTA, STİCKER"

1

2

3

4

FOTO SAFARİ

"İZİN YOLUNUN TANIKLARI"

BELGESEL SERİSİ

"KÖKLERE YOLCULUK"

TÜRKİYE AŞKI FESTİVALİ

"5 ŞEHİR 1 HAFTA"

BİR İLKE İMZA ATIYORUZ

Türkiye'ye izine gidecek olanlar için ihtiyaç duyabilecekleri tüm bilgilerin yer aldığı bir cep rehberi hazırladık. 100 Sayfa tamamı renkli bu rehberde, haritalar, info grafikler, tek tek ülkeler ve gümrükler, alternatif güzergahlar, alternatif geçiş noktaları, ödenecek ücretler ve ihtiyaç duyulacak tüm bilgiler var. Set içinde ayrıca bir izin yolu haritası, bir adet Türkiye ile ilgili görsellerin bulunduğu sticker, bir adet özel basım logolu araç kokusu da bulunuyor. Tüm set özel bir zarf içinde hediyelik formda sunuluyor.

BİR YOLCULUĞUN MİSAFİRLERİ

Gazeteciler, yazarlar, araştırmacılar, sosyal medya fenomenleri ve tanınmış simalardan oluşan 50 kişilik bir heyet Köln-Türkiye arasında izin yolculuğuna karadan eşlik ediyor. Heyet 4 ayrı güzergahtan gruplar halinde bu yolculuğa eşlik ederken, tarihte ve günümüzde bir başka örneği bulunmayan muhteşem göç yolculuğumuzu da deneyimlemiş, 10'dan fazla ülkeyi kapsayan bu yorucu ve uzun yolculukta bizlerle birlikte aynı havayı teneffüs etmiş olacak.

KÖKLERE YOLCULUK "HİKAYELERİN GÖÇÜ"

Avrupa'nın 7 ülkesinden Türkiye'nin 7 şehrine 7 farklı ailenin 7 farklı şekilde yapacakları izin yolculuğunu 8 ekiple hem Türkiye'de hem yolculuk öncesi ve esnasında eş zamanlı takip ediyoruz. Hikayelerin göçü diyebileceğimiz milyonlarca insanın bu eşsiz yolculuğu büyük bir belgesel projesiyle ilk defa ekranlara taşınmış olacak.

5 ŞEHİR

5 FESTİVAL

Türkiye'de yıllardır farklı şehirlerde "Gurbetçi Festivalleri" adı altında etkinlikler düzenleniyor. Bunlardan bazıları uzun süredir her yıl tekrarlanıyor. Tüm bu mevcut etkinliklere katkı sunacak hem de yeni bazı şehirlerde yapılacak programlarla, Yurtdışında yaşayan İnsanlarımızın Türkiye'ye olan aşkını kamuoyuna duyuracak sahne programları düzenliyoruz.

NASIL

PROJE

FOTOGRAF YARISMASI

EN GÜZEL İZİN FOTOĞRAFI

TÜRKİYE'Yİ BİR DE BİZİM GÖZÜMÜZDEN GÖRÜN...

Bu yıl Türkiye'ye gidecek olan 4 milyonu aşkın yurtdışında yerleşik yaşayan insanımız, milyonlarca fotoğraf çekecek ve onbinlerce sosyal medya hesabında paylaşacak, milyonlarca insan bu fotoğraflara yorum yapacak, beğenecek.

Bu yıl, Türkiye'ye izine giden insanlarımız çektikleri fotoğraflarla ödül kazanma imkanı da bulacak. En güzel fotoğrafları çekenler ödüllendirilecek.

Ekim ayı başında yapılacak proje kapanış galasında ödüller sahiplerini bulacak, en güzel fotoğraflar sergilenecek ve bir katalog albüm ile arşivlere aktarılacak.

Askın Yolculugu

.

-

Her yıl yaz ayları gelince, dünyanın dört bir yanından, onlarca ülkeden, milyonlarca insan düşer yollara. İster göçmen kuşların, ister inci kefalinin göçüne benzetin ama dünyada eşi benzeri olmayan bir “insan hareketliliğidir” bu.

Kim bu yolcular? Nereden geliyor, nereye gidiyorlar? Ne getiriyor, ne götürüyorlar? En önemlisi de “neden” her sene geliyor, sonra geri dönüyorlar?

Almancılar ya da gurbetçiler gelmiş diye geçiştiririz gündelik hayatımızda. Bazen de haber olur bültenlere, sınır kapılarında yoğunluk, ölümlü bir trafik kazası, arada bir de “istatistiksel veri” halinde.

Oysa her yolcunun, sürükleyici bir hikayesi vardır. Yeter ki bir yerden başlayın, ilk soruyu sorun. O anlatmaktan yorulmaz, siz dinlemekten sıkılmazsınız. Onlarca yıldan, binlerce kilometreden, farklı ülkelerden, dağlardan, ovalardan, sınır kapılarından, Tuna kıyılarından, Estergon’dan, Osmanlı’nın Nazlı Budin’inden, Deliorman’dan, Silistre’den, Selanik’ten, Üsküp’ten, sıcağın altında saatler süren beklemelerden sıyrılıp gelmiştir yolcu. Hiç düşündünüz mü nedir motivasyonu yolcunun? Bu kadar eziyet, bunca masraf, ölüm tehlikeleri, yorgunluk, stres. Sahi neden geliyorlar hiç düşündünüz mü?

Mesela çok daha yakın mesaffede, çok daha ucuza, daha az zahmetle çok daha lüks bir tatil yapabilecekken, neden Türkiye’ye geliyorlar? Örneğin bir ailenin Türkiye izin yolculuğunun sadece yarı fiyatına Mısır’da tam 1 ay lüks bir otelde uçak bileti dahil tatil yapabileceğini biliyor musunuz? Dahası, artık bu seçeneği gözardı etmeyenler var. Sayıları da giderek artıyor.

Her yıl büyük bir heyecanla memleketinin yoluna düşen milyonların kalbindeki ortak duygunun adı TÜRKİYE AŞKI. Tam 60 yıldır bitmeyen, kuşaklara miras bir aşk hikayesi bu. Sirkeci’den kalkan ilk trenin Münih’e inen ilk yolcusunun kalbine ekilmiş hasret tohumunun, sılaya izine giden işçinin, Kapıkule’den girerken çiçeğe durmasının hikayesidir. 60 yıldır milyonlarca kalbe her yıl o tohum düşer yeniden, kök salar, boy verir aylar boyu, ve yine çiçek açar Kapıkule’den girerken. Ve o çiçek 6 hafta sonra dönerken yine aynı yerde boynunun büker, solar, yine yeniden bir hasretin tohumu olarak devam eder döngüsüne.

Bu aşkı anlamak, hikayesini dinlemek, içinde kendinizi de bulmak istiyorsanız, Türkiye Aşkı size anlatmaya başlıyor. Bizim hikayemizi bizden dinleyin...

Bu yolculuk bize

büyüklerimizin emaneti,

sonra da çocuklarımıza

miras kalacak...

TÜRKİYE'NİN KAPILARI

Hem hüzündür hem tarifsiz bir sevinç. Bir mekân nasıl bu iki zıt duyguya aynı anda eşlik edebilir? Üstelik de milyonlarca insanın kalbinde aynı şekilde, hem de tam 60 yıldır değişmeden, eksilmeden. Kimse anlat(a)madı belki bunu hakkıyla. Ya da dile getirmedi yeterince. Çünkü asli işlevi önemli bu mekanların çoğunluk için. Türkiye’nin kapılarından bahsediyoruz. Yurtdışında yaşayan milyonlarca insanımızın, Ana vatana giriş yaptığı ama aslında ‘kavuştuğu’, dönüşte de çıkış yaptığı ama aslında ‘veda ettiği’ gümrük kapılarımızdan.

Her şey değişti. Yolcuların yaşları, kuşaklar, arabaların markaları, modelleri… Binalar modernleşti, büyüdü, alanlar genişledi, teknoloji ilerledi, sınırlar değişti, güzergahlar hatta yollar farklı artık ama değişmeyen tek şey Türkiye’nin batıya açılan bu 5 kapısının milyonlarca kalbe düşürdüğü bu iki zıt duygu.

Türkiye’ye girerken, binlerce kilometre yol, çekilen zahmetler, uykusuz geceler, trafik kazaları, saatler süren beklemeler, cezalar, masraflar, ödenen bedeller, zihinsel kodlara yerleşen acı tatlı hatıralar ve gurbetin yükü ile gelir yolcular kapıya. Uzaktan göründüğü andan itibaren kalp çarpıntıları giderek artar. Önce gönderdeki Türk bayrağı, sonra Türkiye’ye hoş geldiniz yazısı. Belki hiçbir tabela hiçbir bellekte bu kadar anlam kazanmaz. Türkiye’ye hoş geldiniz. Bu tabela modern tabirle tam bir “reset atma” işlevi görür. Her şey unutulur, yorgunluklar geçer, gümrükteki görevliler bile bir başka görünür yolcunun gözüne. Yere çöküp toprağı öpme duygusu dolar yüreklere. Öyle laf olsun diye değil, gerçekten çöker bu duygu izin yolcularının içine. Bir an önce inip arabadan ayak basmalıdır Anavatan toprağına. Çünkü aradan 60 yıl da geçse, ikinci vatan da bilse, hatta orada doğup büyüse bile ayakları basmaz yaşadığı topraklara. Ya da izin vermezler yere hakkıyla basmasına…

Kapıkule, Hamzabeyli, İpsala, Pazarkule ya da Dereköy… Hangi kapıdan girerseniz girin, ilk dinlenme tesisi tıklım tıklım doludur. Özellikle geceleri o kadar doludur ki, güvenlik görevlileri devriye gezer araçların arasında. Park yeri bulmak bile zordur. Zira ilk fırsatta vatan toprağına sığınmanın verdiği muhteşem duyguyu tatmak ister izin yolcusu. Tarifi imkansız bir duygu, anlatılması imkansız bir manzara. Ama bir hüznün de filizleri çıkmaya başlar aynı yerden. Sayılı gün çabuk bitecektir. İnsan ömrünün en hızlı geçen günleri başlamıştır artık. Hüzün filizi her geçen gün büyüyecek ve işte burada, aynı yerde, Türkiye’nin kapısında kök salacaktır geri dönerken…